Helal Yaşam Rehberi

Radyo GİMDES

HEVA VE HEVESLERİ İLE HADDİ AŞANLAR

Münevver Bitigen              imagesSFF339OF

O halde O’nun âyetlerine inanıyorsanız, üzerine Allah’ın ismi anılan (besmele ile kesilen hayvan)ların etinden yiyin.”

 Size ne oluyor da, üzerine Allah adı anılan (helal) şeylerden yemiyorsunuz? Halbuki, çaresiz kalıp (yemeye) muhtaç olduğunuz şeylerin dışında, (Allah) size haram kıldığı şeyleri ayrı ayrı açıklamıştır. Muhakkak ki (insanlardan) çoğu, bilgisizce kendi arzu (ve heves)leriyle, (kendi saptığı gibi halkı da) saptırırlar. Hiç şüphesiz Rabbin, haddi aşanları çok iyi bilmektedir.” (En’am suresi 118-119)

İnsanın hayat standartlarını belirleme yetkisi Rabbimizdedir.Rabbi onun yemesi gerekenleri, yapması gerekenleri genel hatları ile bildirmiştir.Bu genel hatlar üzerinden hayatımızı dizayn etme yetkisi ise bizdedir.Lakin kafamıza göre genel hatları belirlenmiş olan kırmızı çizgilerle oynama hakkına sahip değiliz.İşte bu ayet bu kırmız çizgileri kendi kafasına özellikle de nefsinin arzu, heva ve hevesine göre dizayn etmeye kalkanlara bir uyarıdır.

Ve bu ayette en çok dikkat çeken “darda kalma” dışında Rabbinin sınırlarını arzu, heva ve hevesimize göre değiştirmenin ne kadar da “büyük bir hadsizlik ve dahi sapkınlık olduğunun” üzerinde durulduğu kısımdır.“Kul” olarak yaratılmış olan insana yakışmayan bir tavırdır.Ayrıca bu ayetleri okurken birkaç nokta daha dikkatimizi çekmelidir.“Size ne oluyor?”  şeklinde bir soru ile başlar ayetler.Sahi “bize” ne oluyor.”Soru size ne oluyor?”Evet, bize ne oluyordu ki Rabbimizin sınırlarını umursamadan yaşayabiliyor. Sorguluyor ve hatta “nefsimize ağır geliyor” diye kafamıza göre yorumluyorduk.

“Allah adı anılan (helal) şeylerden yemiyorsunuz?” şeklinde Allah adı anılanlardan yemeyerek kendi heva ve hevesimize göre davranıyorduk.

İnsanoğlu oysaki gerek Bakara suresinin bazı ayetlerinde gerekse Nahl suresinin konuyla ilgili ayetlerinde yasak olan yiyecekler konusunda detaylı bir şekilde bilgilendirilmiştir.Özellikle kesim noktasındaki ayrıntılar verilmiş iken hala neden yemiyorsunuz.

Lakin insanların kalplerinin içini yarıp bakma durumumuz yoktur. Biz gerekli araştırma ve incelemeleri yapar. Güven veren kişi ve firmalardan alırız.

“ Bu ayetler o günkü ortamda rastlanan fiili bir durumu dile getirdiğine göre -nitekim müşrikler Allah’ın helâl kıldığı bazı hayvanların etlerini yemekten kaçınıyor, haram kıldığı bazı hayvanların etlerini de yiyorlardı. Üstelik bunun Allah’ın hükmü olduğunu ileri sürüyorlardı- ayetlerin akışı, Allah’a iftira ederek birtakım hükümler koyanların durumunu açıklamaktadır. Buna göre bunlar hiçbir bilgiye, hiçbir dayanağa uymaksızın keyfi arzularına göre hüküm koymaktadırlar. Kendi kendilerine uydurdukları bu hükümlerle insanları saptırmaktadırlar. Birer kul oldukları halde ilâhlığın özelliklerini iddia etmekle Allah’ın ilâhlığına ve hâkimiyetine tecavüz etmektedirler.

(Seyyid kutub tefsiri)

Bu ayet indiği dönemde müşriklerin yaptığı bir durumu izah eder.Lakin biz “kendi hayatımız için ayet ne diyor” şeklinde okumalarla Kuran-ı okuduğumuz için haddi aşmamak heva ve hevesimize göre hareket edenlerden olup sapıklığa düşmemek için elimizden gelen titizliği gösteririz.Zaten unutarak, yanılarak ya da darda kaldığımız da “sıkıntı da yoktur.” Sadece burada ki “darda kalma “durumu önemlidir “Darda kalma” durumunun sınırları fıkıh kitaplarında bellidir. Ve Hadisi şerifte Peygamberimiz(s.a.v) ‘de son fetvayı kalbimizde aramamızı tavsiye eder.

Bu noktadan sonra iş başa düşmektedir. Yani nefsimizi temizleme gayretinde miyiz? Yoksa temize çıkarma mı?Hayatın içinde, gerçekte ”darda mı” kalıyoruz. Yoksa “yayıldıkça yayılıyor muyuz?”Esas kararlarımızda kalp kitabınız ne dediği çok önemlidir.Evet, ayet aslında kesilen etler konusunda genel bakış ile baktığımızda  “çok mu darda kaldık” ve “yapılması gereken şeyleri yapıyoruz mu?’’ sorusunu kendimize sormamızı da ister. Ve insanoğlu ile ilgili olağanüstü bir tespit  “onların çoğu arzu ve heveslerine uyarlar.”Uyunca ne olur. Sapıtanlardan olurlar. “Darda kaldık mı?” yoksa  “darda kaldığımızı sanarak heva ve heveslerimizin peşinden gidenlerden mi?” olduk.İşte hayatın iki gerçeği ve gerçekten hangisi “bizim tercih ettiğimiz gerçek” olmalı.Hangi gerçek bizim hayatımıza yön veriyor ise onunla haşr olacağız.“Yarabbi itidalde kalabilenlerden olmak için çalıştım.” cevabını eğer davranışlarımızla ve kalbimizin özünde saklı olanlar ile birleştirip gönül rahatlığı ile “kulluğumuzu” hesap gününde Rabbimize sunabilecek isek sıkıntı yoktur.“Aşırı(haddi aşanları) gidenleri en iyi bilen Rabbindir.” şeklinde biten ayetin devamında gelen;

“120. Günahın açığını da gizlisini de bırakın! Çünkü günah işleyenler, yaptıklarının cezasını mutlaka çekeceklerdir.” Ayet çok açıktır. Ve nettir.

“121. Üzerine Allah’ın adı anılmadan kesilen hayvanlardan yemeyin. Kuşkusuz bu büyük günahtır. Gerçekten şeytanlar dostlarına, sizinle mücadele etmeleri için telkinde bulunurlar. Eğer onlara uyarsanız şüphesiz siz de Allah’a ortak koşanlar olursunuz.”

Özellikle bu ayetlerin devamında gelen;

“122. Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürüyebileceği bir ışık verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp ondan hiç çıkamayacak durumdaki kimse gibi olur mu? İşte kâfirlere yaptıkları böyle süslü gösterilmiştir.”

Ve ayetle “ışık verilen ya da karanlıklarda kalan olmayı” seçme hakkımızı yitirmeden “aklımızı başımıza alalım” istedik.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.