Helal Yaşam Rehberi

RADYO GIMDES

CARLI GELİNLERDEN KENDİNİ SERGİLEME KÜLTÜRÜNE

Fatma TOKSOY / Araştırmacı Yazar

Cahit Zarifoğlu rahmetli şöyle diyor:

“Cihadı bıraktık, dünyaya daldık! Tezeğe konan sinekler gibi! İnsanlar sanki Yaradan yokmuş gibi tumblrhüzünsüz ve ağlamasız. Düşünün bakalım televizyon karşısında muhallebi gibi gevşemiş bir Müslümanda, değil cihad etmek acaba kalkıp bir farzı ifa edecek kuvvet ve istek kalmış mıdır?”

Çocukluğum benim Afyonkarahisar’da geçti. Oradaki düğünlerde -o zamanlar tabii şimdi bu kültür de dejenere oldu ya-gelinler gelinliğin üzerine car denilen çarşafımsı bir kıyafetle çıkardı evinden ve evden çıkışında da kapıya iki taraflı kilimler tutulur gelini hiç kimse görmeden arabaya bindirirlerdi. O güzel bezeli süslü gelini sadece helalinin görmesi amaçlanıyordu bu uygulamada. Şimdi her şey zaten ortada. Düğünlerimiz de karıştı, istisnalar hariç artık düğünlerde erkek-kadın bir arada bir sahnede… Gelin de ister açık olsun ister başörtülü  artık herkesin gözü önünde süslü püslü. Helalinin göreceği süs ve güzelliklerle artık mahremleri de görmekte… Buna yapılacak bir şeyimiz kalmadı istisnai birkaç uygulamalar dışında. Ancak düğün salonlarında yüz,   iki yüz kişinin gördüğü gelini şimdi binlerce kişi görebilmekte…

Artık yüz, iki yüz kişinin görmesine bile razıyız. Çünkü git gide görenlerin sayısı artmakta. Nasıl mı? Sosyal medyada mutluluk fotoğraflarını paylaşarak… Kimsenin görmediği veya mahallenin manavının, bakkalının, seyyar satıcısının görmediği, göremediği, göstermediğimiz resimleri artık herkes, iyi –kötü- sapık- hastalıklı –kıskanç- hased- mahrem-namahrem kısacası herkes görebilmekte… Hiç düşündünüz mü bu tip resimleri paylaşan hanımlar ve beyler ya göze gelirseniz maazallah? Öyle ya bakanlar mutluluğunuzu veya gelinin güzelliğini veya damadın yakışıklılığını kıskanıverirse veya bir nazar ediverirse ne olacak? Olmaz olmaz demeyin. Bal gibi de oluyor. Oradaki mutluluğunuz güzelliğiniz nazarlanıveriyor. “Kalem Sûresi, 68/51” de de bu konu açıklandığına göre nazar da bilirsiniz haktır. Bu bakan gözlerden dökülen zehir yuvanızı sizi zehirleyivermesin sakın? Mevlana Hazretleri nazar için:

“Hased ve nazar değmesi feleğe vaki olsaydı hiç şüphesiz seyr ve dönüşünü değiştirirdi.”

Demekte. Feleğin dönüşünü etkileyen bu nazar sizi etkilemez mi hiç düşündünüz mü?

Peki, işin mahremiyet boyutunu hiç düşündünüz mü?

Bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kuruluna (227706 numaralı soru ) şöyle bir soru sordum. “Facebook, instagram, twitter gibi sosyal paylaşım sitelerinde hanımların resimlerini yayınlamaları caiz midir? Bu resimlerin niteliği önemli midir yani tesettürlü, pardösülü veya çarşaflı ama yüzün göründüğü resimler yayınlanabilir mi? Tesettürlü olup da ev kıyafetiyle resim yayınlayanların durumu nedir, bu konuda da cevaz var mıdır? Arkadaş listesine bakılır demeyin. Çünkü o liste güvenilir olmayabiliyor genelde… Hanım kimliğinde bey de arkadaş olarak eklenmiş olabiliyor veya kişiye ekli olan bir hanımın gizlilik ayarları başkalarına açık olabiliyor… Bütün bu şartlarda hanımlar için ev kıyafetiyle veya dışarı kıyafetiyle resim yayınlamanın hükmü nedir? Saygılarımla.” Bu soruma gelen fetva ise şöyle:

“Müslümanın yaptığı bütün işler İslam ahlakına uygun olmalıdır. Bu itibarla, sosyal medya veya diğer iletişim araçlarıyla resim, video vb. görüntülü veya yazılı olarak yapılan paylaşımlar İslam dinin öngördüğü ahlak ve adap kurallarına uygun olmalıdır. Aksi takdirde, yapılan bu işlemler İslam ahlakıyla bağdaşmaz.”

Demek ki Facebook, Twitter, Instagram gibi sosyal paylaşım sitelerinde yaptığımız bütün işler İslâm ahlak ve adabına uygun olmalı… Dolayısıyla mahrem gözlerin izlediği bu alanlarda İslam’ın mahremiyet kuralları geçerli olmalıdır. Yani “en-Nûr Sûresi, 30-31.” ve “el-Ahzab, 33/59.” âyetlerinde belirtilen emirler geçerlidir burada da…

Osmanlıda bir adet vardı. Evli çiftler yolda bile yürürken yan yana yürümezlerdi. O zamanlar savaş yılları. Pek çok hanım eşini ya şehid vermiş bu topraklara, ya da savaşa göndermiş… O hanımların halet-i ruhiyyesi düşünülerek o eşi olmayan hanımlar üzülmesin, imrenmesin, boynunu bükmesin diyerek evli beyler ve hanımlar yan yana yürümezlermiş yolda… Nezakete ve hassasiyete bak! Şimdi ise mutluluğumuzu herkes görsün çatlasın dost-düşman havalarındayız. Düşünce sistemimiz, gelenek-göreneklerimiz, adabımız ve edebimiz o kadar değişti ki mutlu olmasak bile mutlu görüntüsüyle sosyal medyada bir takım kişileri rahatsız etme veya hava atma telaşına düşüverdik… Peki, mutluyuz resimlerini paylaşarak o mutsuz kişileri, eşinden belki dayak yiyen horlanan kişileri veya eşinden ayrılmış veya eşi vefat edip dul kalmış kişileri üzüyor muyuz hiç düşündünüz mü? Onlar imrenirken acaba kıskanabilirler mi? Ya da mutluluğunuzu paylaşırken buruk bir kalple gözlerinden yaşlar süzülebilir mi? Kendi anılarına gidip içleri parçalanabilir mi? Peki bunları karşımızdaki tanıdığımız veya tanımadığımız kişilere yaşatmaya hakkımız var mı? Hiç düşündünüz mü? Maazallah o kişiler mutluluğunuza gıpta ile bakarken bir an yanlış yollara tevessül edebilirler mi? Sizi veya ailenizi çeşitli büyü veya benzeri şeylerle etkilemek gibi, nazar gibi… Veya onlar da sizin gibi olacağım diye yanlış bir adım atıp daha kötü durumlara düşebilirler mi?  Peki bunlardan sorumlu olabilir miyiz? Bu kul hakkına girer mi o zaman? Farz edin ki paylaştığınız arkadaşlarınız halinizi kıskanmadılar ve negatif enerji de yaymadılar üzerinize. Aralarında hiç yalnız olan evlenmek isteyip de evlenemeyen, ya da ayrılmış olan kişiler yok mu? Şimdi onlara bu mutlu anlarınızı gösterirken sürekli kendi yalnızlıklarını hatırlatmanın bir manası var mıdır ya da bunun iyi bir tarafı… Hiç düşündünüz mü?

Bir de ben şunu anlamakta zorlanıyorum sayın okurlarım. Bazı mütesettir hanımların tesettüre girmeden önceki açık resimlerini veya gelinlikli resimlerini paylaşmaları veya başörtülü de olsa yine gelinlikler içindeki güzelliklerin sergilemelerini… O zaman yeni bir kültür oluşuyor korkarım. Ben bu oluşan kültüre “KENDİNİ SERGİLEME KÜLTÜRÜ” diyorum. Gerçekten de hepimiz sosyal paylaşım sitelerinde farkına varmadan kendimizi sergiliyor muyuz hiç düşündünüz mü?

Muhterem okurlarım geçenlerde rahatsızlandım ve acillerde müşahede altına alındım. Müşahede odasına giren çıkan belli değil o kadar çok hasta var ki… Ancak bazı hastalar ve aileleri dikkatimi hemen celbetti. Genç bir kadın ve tesettürlü. Yan taraftaki yatağa yatırıldı. Koluna serum takıldı. Eşi hemen akıllı (!) telefonuyla onun resmini çekti. Kadın da o haliyle poz veriyor. Adam resmi çeker çekmez hemen Facebook’ta çektiği resmi paylaştı: “Hastanedeyiz” Güler misin ağlar mısın bilemedim… Yazı olarak yaz ama resim ne? O haldeki tesettürlü genç bir kadının resmi niçin yayınlanır? Yayınlanmalı mı? Bir de acilde akla ilk gelen fotoğraf çekmek mi olmalı? Tesettürlü tesettürsüz hiç fark etmez o acil durumda insanların aklına resim çekmek ve yayınlamak geliyorsa buna diyecek kelimelerim kalmadı artık benim. Eşimle şaşkın şaşkın onları izledik… Ve çok üzüldüm hallerine, hallerimize…

Muhterem okurlarım, biliyor musunuz Facebook’ta en çok paylaşılan fotoğrafların başında özel günlerin (doğum günü, düğün, parti, konser vs.) fotoğrafları (%70.6), arkadaşlarla eğlenildiğini gösteren fotoğraflar (%69.3), yeni gidilen kent ve ülkelerin ( %67.8) ve tatil fotoğrafları (%59.9) geliyormuş. Oldukça manidar… Aslında Ahmet’lerin Ayşe ve Fatma’ların kimle nasıl fotoğraf çekildiğini ve o fotoğraflara kimin nasıl yorum yaptığı konuları peşinde koşmamız zamanla hayata olan bakışımızı tümüyle değiştirir ve bizi bir Televole kültürünün insanı yapar. Facebook, Twitter, Instagram gibi sosyal paylaşım siteleri ile geçirdiğimiz günlerden sonra arkamıza baktığımızda koca bir hiç buluruz. Oysa hayatta öğrenilmesi ve yapılması gereken o kadar çok şey var ki… Neden günlerimizi hatta yıllarımızı bu bize hiçbir şey katmayan “kapitalist hatta emperyalist oyuncağı” ile geçiririz ki hiç düşündünüz mü? Kendimize soralım bütün gün Facebook, Twitter, Instagram gibi sosyal paylaşım siteleri ile geçirdiğim zaman sonrası bugün kendime ne kattım? Ve Ayşe’nin Fatma’nın resimlerine bakarak vakit öldüreceğimize veya fotoğrafları paylaşırken kaybedeceğimiz zamanı hesaplayarak şu soruyu soralım kendimize: Bugün kendim ve insanlık için ne yaptım? Bugün ben Allah için ne yaptım?

Facebook, Twitter, Instagram gibi sosyal paylaşım sitelerini ve bizim oradaki hallerimizi görse ne derdi rahmetli bilemiyorum.Sanırım Zarifoğlu’nun “Televizyon” kelimesinin yanına virgülle “Facebook, Twitter, Instagram gibi sosyal paylaşım siteleri” kelimesini de eklememiz gerekecektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.