Helal Yaşam Rehberi

RADYO GIMDES

HİCRİ YENİ YILINIZ MÜBAREK OLSUN….

Bugün Hicri 1439 Muharrem 1 (Miladi 21 Eylül 2017). Hicri 1439 yılına giriyoruz. Hicrî yeni yılınızı tebrik ediyoruz.

“Sana haram ayı, yani onda savaşmayı soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak büyük bir günahtır. (İnsanları) Allah yolundan çevirmek, Allah’ı inkâr etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine mâni olmak ve halkını oradan çıkarmak ise Allah katında daha büyük günahtır. (…)” (Bakara, 217.)

“Ey iman edenler! Allah’ın (koyduğu din) nişanelerine, haram aya, hac kurbanına, (bu kurbanlıklara takılı) gerdanlıklara ve de Rab’lerinden bol nimet ve hoşnutluk isteyerek Kâbe’ye gelenlere sakın saygısızlık etmeyin. (…)” (Maide, 2.)

Hicrî tarih, Hz. Muhammed (s.a.s.)’in Mekke’den Medine’ye hicretiyle başlar. Ancak takvim başlangıcı olarak bu tarih, Hz. Ömer devrinde kabul olunmuştur. Ondan önce Arapların belli bir takvimi yoktu. Bazı önemli hadiseleri (Hz. İbrahim’in ateşe atılışı, Fil vakası vb.) tarihe başlangıç olarak gösteriyorlardı. Bu nedenle Hicret, İslam tarihine başlangıç teşkil etmişti.

Hicrî-Kamerî yıl, on iki aydır. İlk ayı olan Muharrem ile birlikte Receb, Zilkade ve Zilhicceye Araplar “eşhur’i hurum” adı verir ve bu aylarda savaştan ve her türlü şiddetten uzak dururlardı.

Hz. Muhammed (s.a.s), bu ayın dokuz, on ve on birinci günleri oruç tutmayı ashabına tavsiye etmişti. Peygamber Efendimiz buyurur ki: “Ramazan orucundan sonra, tutulan oruçların en faziletlisi; Allah’a izafet ile şereflendirilen Muharrem ayındaki oruçtur.” (Riyazü’s-Sâlihin, II, 504). Diğer hadislerde, Muharrem ayının onuncu gününe rastlayan ve pek çok önemli olayın cereyan ettiği “Aşûra günü’nde tutulan orucun, bir yıl önce işlenen hata ve günahların bağışlanmasına vesile olacağı müjdelenmiştir” (Riyâzü’s-Salihin, II, 509). “Aşura günü” denilen Muharrem ayının onuncu gününde, tarihte pek çok önemli olayın meydana geldiği rivayet edilmektedir. Bunlar arasında şu olayları saymak mümkündür:

– Nuh (a.s)’un gemisinin tufandan kurtulup Cudi dağının tepesine oturması bu güne rastlar. (Bilindiği gibi bu olay, Hz. Nuh’a inananların bir gemi vasıtasıyla kurtulduğu ve inkarcıların da bütünüyle Tufanda boğularak helak oldukları bir olay olarak tarihe geçmiştir).

– Hz. Adem’in tevbesi, Hz. İbrahim’in ateşten kurtulması, Hz. Yakub’un oğlu Hz. Yusuf’a kavuşması bu güne rastlar.

Muharrem ayının onaltıncı günü ise, Kudüs’ün kıble olarak tayin edildiği ve on yedinci gününün de Fil ashabının geldiği gün olduğu, nakledilenler arasındadır. Muharrem ayının Osmanlılar devrinde de ayrı bir yeri vardı. Bu ay dolayısıyla şairlerin yazdığı ve “Muharremiye” adı verilen manzum şiirlerin sayısı oldukça kabarıktır. Ayrıca yeni sene başı olması hasebiyle bu ayda, devlet erkanı, padişahın huzuruna çıkarak yeni yılı tebrik eder ve padişahın “Muharremiye” denilen hediyelerini alırlardı.

Bu mübarek ay vesilesiyle kutsal zaman ve mekânlara saygımızı tazelemeliyiz. Muharrem ayı ve aşure gününde meydana gelen hayırlı hadiseler hatırına Yüce Rabbimize kulluk ve şükrümüzü arttırmalıyız. Kerbela’da meydana gelen zulmü de hatırdan çıkarmamalıyız ki bir daha hiç kimse böyle bir zulüm yapmaya cesaret edemesin.

Özellikle dünya Müslümanlarının semasında kara kara bulutların yığıldığı, zalimlerin mazlum toplumlarımızın üzerine acımasızca çullandığı, çocuk demeden, kadın demeden, yaşlı demeden tonlarca bombayı üzerlerine boşalttığı, bu karanlık günlerin ufkumuzdan biran evvel uzaklaştırılması için Rabbimize dualar edelim. Gücümüz yettiğince maddî ve manevî yardım elimizi uzatalım. Nice güzelliklerin ve kurtuluşların, tatlı ve mutlu günlerin başlangıcı olan Aşure gününü aslına ve ruhuna uygun olarak değerlendirmeyi, ahlakımızı güzelleştirmeyi, sevgi ve dostluk bağlarımızı geliştirmeyi, ömrümüz boyunca Yüce Rabbımız’ın emirlerine ve Peygamber Efendimiz’in sünnetine sıkı sıkıya bağlanmayı birbirimize hatırlatalım, temenni ve tavsiye edelim.

Herşeyden önemlisi, Hicri Yılbaşına medar olan KUTSAL HİCRET HAREKET’nin şuuruna varmayı hedefliyelim. İç ve dış emperyal güçlerin kültür bombardımanı ile dayatılan sağlıksız ve maneviyatsız yaşam tarzının oluşturduğu kirlerden temizlenmek için ne pahasına olursa olsun helal ve tayyib yaşam tarzına doğru HİCRET ETMEYİ göze alalım.

Zalimlerin ve zulmün içimizi kin ve nefretle doldurmasına ve kirletmesine de izin vermeyelim. Zalimin zulmü varsa mazlumun da “Âh”ı var. İçimizdeki Allah (c.c.), Peygamber (s.a.s.) ve ehlibeyt sevgisi, nefret, kin ve zulmü yok etmeye kadirdir.

Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Allah yar ve yardımcımız olsun …

Hak gelince batıl yok olmaya mahkûmdur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.