GIDALARIMIZDA HELAL VE TAYYİB ŞARTLARI ARAŞTIRMAK VESVESEMİDİR?
Dr.Hüseyin Kâmi BÜYÜKÖZER
Bu yaşadığımız yüzyıla kadar Peygamberimiz(sav)’in ümmetine yaşamaları, uygulamaları için öğrettiği hiçbir bilgi vesvese olarak görülmemiştir. Kıyamete kadar da böyle olacaktır. Maalesef takva şartlarında bir hayat yaşamak isteyen Müslümanlar, diğer bazı Müslümanlar tarafından vesveseli damgası yemektedirler.Gerçekte ise Takva ciheti ile meselelere bakan ve yaşamak isteyen kişiler vesveseye düşmüş değillerdir. Bugünün ekser müslümanı maalesef takvayı lüks bir yaşantı gibi algılıyor. Halbuki Allah(cc) birçok Ayeti Kerimede muttaki kul olmamızı öğütlüyor.
Şüphesiz takvalı davrananlar, Rablerinin kendilerine verdiği ile sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak, zevkusefa sürerek cennetlerdedirler, nimetler içindedirler. Ve Rableri onları cehennem azabından korumuştur. Biz onları iri gözlülerle eşleştirdik de. – “Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yeyin, için!”- (Tur/17- 20)
ÇOCUKLARIMIZI YETİŞTİRMEDE HELAL LOKMANIN ÖNEMİ
Öncelikle bilerek veya bilmeyerek yapmaya devam ettiğimiz ve bize dayatılmış “Sağlıksız Yaşam Tarzı”nın bir uzantısı olan “Sağlıksız Beslenme” alışkanlıklarımızı evlerimizde ve okullarımızda artık terk etmeliyiz.
Zararlı, tehlikeli ve dinen mahzurlu olabilen çeşitli kimyasal katkı maddeli hazır gıdalar yerine, evlerimiz ve okul kantinlerimiz yeni bir gıda diyet formatına döndürülmelidir. Yaş meyve ve bunların taze sıkılmış meyve sularından, yurdumuzda bol miktarda yetişen ceviz, fındık, fıstık gibi kuru yemişlerden, süt, ayran, peynir, zeytin, kepekli, yulaflı unlardan yapılmış ekmeklerden oluşan bir diyet formatının çocuklarımızın “Sağlıklı Beslenme”sine uygun bir format olduğunu düşünüyoruz.
Unutmayalım ki bu konuda hepimiz mesuluz. Peygamberimiz(sav) efendimizin hadisi gözlerimizin önünden bir an dahi gitmemelidir
(Hepiniz, bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü koruduğu gibi, siz de evinizde ve emriniz altında olanları Cehennemden korumalısınız! Onlara müslümanlığı öğretmezseniz, mesul olursunuz) [Müslim] Devamını Oku
ÇOCUKLARIN SAĞLIĞINI BOZAN ETKİLİ BİR ARAÇ: REKLAMLAR!
Havva ARIN/ Diyetisyen
İçinde bulunduğumuz iletişim çağında kitle iletişim araçlarının kullanımı çok yaygındır. Özellikle televizyon her kesimden insana ulaşmakta ve bu izleyiciler üzerinde önemli etkilere sebep olmaktadır. Televizyonun görsel-işitsel özelliği, çekicilik oranı ve algılanabilme kolaylığının olması onu en etkin reklam medyası haline getirmiştir. Bu nedenle reklamcılar tarafından en çok tercih edilen medya iletişim araçlarından birisi haline gelmiştir.
Televizyon, hem kitle iletişim aracı olması hem de yoğun ilgi görmesi ve buna bağlı bireylerin üzerinde güçlü etkiye sahip olmasından dolayı bir reklam ortamı olarak kullanılmasına sebep olmuştur. Reklamcılar televizyon sayesinde birçok insana kolayca ulaşabilmektedir. Reklamların ise birincil amacı ticarî olarak kazancı arttıracak birtakım faaliyetleri başlatmaktır. Bu bağlamda, reklamların kişiler üzerinde ne gibi etkiler bırakabileceğini şu şekilde maddeleyebiliriz:
ANNE OKULUMUN KANTİNİNDEN BİRŞEYLER ALABİLİRMİYİM?
Dr.Hüseyin Kâmi Büyüközer
5 yaşından 25 yaşına kadar okuyan çocuklarımızın okulları Eylül ayında yeniden ders başı yaptı. Yeni okula başlamış olan çocuklarımız, okul kantinden alış-veriş yapan arkadaşlarını, ağabeylerini, ablalarını görür ve eğer öğretmenleri kantinden alış-veriş yapmamaya yönlendirmemişse, en kısa zamanda annelerine sormaya başlarlar: “Anne, okulumun kantininden bir şeyler alabilirmiyim?”
Kantinler, maalesef, sabah uykularından fedakârlık yapamayan annelerin de can simidi olarak işini kolaylaştıran mekânlardır! Çocuklarına okul için beslenme çantası hazırlamaktansa, kantinde harcaması için çocuklarının cebine para koyan annelerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Halbuki bu davranışları ile gözlerinin nuru dedikleri çocuklarının istikballerini karartmakta olduklarının farkında değiller.
BİR KURBAN BAYRAMI DAHA İDRAK EDİYORUZ
Bir Kurban Bayramı daha geldi. Bu Bayramın Ülkemize, Tüm Müslümanlara Hayırlar getirmesini Yüce Rabbimizden diliyoruz.
“Kurbanlık büyük baş hayvanları da sizin için Allah’ın dininin nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf saf sıralanmış dururken (kurban edeceğinizde) üzerlerine Allah’ın adını anın. Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan siz de yiyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin. Şükredesiniz diye onları böylece sizin hizmetinize verdik.” HAC SÛRESİ(36)
“O Halde, Rabbin için namaz kıl, kurban kes.” KEVSER SÛRESİ (2)
“Biz, (İbrahim’e) büyük bir kurbanlık vererek onu (İsmail’i) kurtardık.” SÂFFÂT SÛRESİ(107)
“Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık. İşte sizin ilahınız bir tek ilahtır. Şu halde yalnız ona teslim olun. Alçak gönüllüleri müjdele! “ HAC SÛRESİ(34) Devamını Oku
DİŞ MACUNLARI VE SAĞLIĞIMIZ
F.Ebru KOÇ /Kimya Yüksek Mühendisi
Diş macunlarının birçoğunun içindekiler kısmını okuduğumuzda yazılanları anlayabilmek için iyi bir kimya bilgisine sahip olmak gerektiğini düşünürüz. Zira küçücük tüpün içinde o kadar çok kimyasal vardır ki…
Acaba söz konusu bu kimyasallar nelerdir ve niçin diş macununun içinde bulunurlar. Bunlardan en önemlilerine ve muhtemel zararlarına şöyle bir göz atalım.
Sodium lauryl sulfate(SLS) : Bazı sabunlarda, hemen hemen tüm şampuanlarda, diş macunlarında ve birçok temizlik ürününde kullanılmaktadır. Oldukça ucuz ve iyi bir köpük oluşturucudur. Kimyasal olarak Sülfürik mono dodesil esterinin sodyum tuzudur.
Zararlı etkisi uzun süre sonra organlarda birikme yolu ile anlaşılmaktadır. 1983 yılında Amerikan Toksikoloji Okulunun yayımladığı raporda çok düşük konsantrasyonlarda (% 0,5 gibi) bile tahrişe sebebiyet verdiği, %10-30 oranında bulunduğunda ise cilt bozulmalarına yol açtığı bildirilmiştir. Ulusal Sağlık Enstitüsü Ev Ürünleri Direktörü SLS nin de içinde bulunduğu 80 kimyasalı “yüksek tahriş edici ve tehlikelidir” diye nitelendirmiştir. FDA sık kullanılan ürünlerden olan şampuanların göz ve baş derisi tahrişi, el ve yüzde soyulma gibi şikayetlerin büyük oranda sebebinin bu madde olduğunu tespit etmiştir.
ASGARİ MÜSLÜMANLIK!…
Havva ARIN/ Diyetisyen
Öyle bir hale geldik ki Müslümanlığı yalnızca 5 şartta arar olduk. 5 şartı yerine getirince her şey tamam diye düşündük. Gerisi takvaya giriyordu zaten, o kadar da inceleyemezdik biz değil mi? Allah affediciydi, kalbimizi biliyordu affederdi bizi ne de olsa, O’nun (cc) sonsuz rahmeti vardı. Biz namazı kılalım, orucu tutalım diğer 3 şart da yerine geldi mi tamam. İşte biz böyle anladık islamı. Tek pencereden baktık hep. Biraz hassas davranmaktan kaçındık. Yok, kaçınmadık kaçtık biz evet “kaçtık”.
Müslümanlığa sadece ibadet olarak baktık İslam’ı yanlış yaşadık. Beslenme konusunda da böyle değil mi? Evet tam da böyle.
Bugün Türkiye olarak dünya genelinde kalori alımında 3. sırada yer aldıysak biz gerçekten Müslümanlığı yaşayamıyoruz demektir.
KADİR GECEMİZ VE RAMAZAN BAYRAMIMIZ BÜTÜN ÜMMETE MÜBAREK OLSUN!
“Biz onu Kadir gecesi indirdik. Kadir gecesi nedir, bilir misin sen? Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. Meleklerle Ruh o gece Rabblerinin izniyle her iş için iner de iner. Tam bir esenliktir o gece, tâ tan yeri ağarıncaya kadar.” (Kadîr sûresi, 1-5)
“Kadir gecesini, fazilet ve kudsiyetine inanarak ve sevabını yalnız Allah’tan bekleyerek ibâdet ve tâatle geçiren kimsenin -kul hakkı hâriç- geçmiş günâhları bağışlanır.” (Müslim, Müsâfirîn, 175)
Âişe -radıyallâhu anhâ-, Peygamber Efendimiz’e: “–Ey Allah’ın Rasûlü! Kadir Gecesi’nin hangi gece olduğunu bilecek olursam, o gece nasıl dua edeyim?” diye sormuş, Fahr-i Kâinat Efendimiz de: “«Allah’ım! Sen çok affedicisin, affetmeyi seversin. Sen beni affet, bağışla!» diye dua et!” buyurmuştur. (Tirmizî, Deavât, 84)
Hayırla, bereketle, rahmetle müjdelenen bir ayın sonuna yaklaşırken, Kur’an-ı Kerimin indirilmeye başlandığı, Peygamberimiz(sav)’e ilk vahiy ve Peygamberlik görevinin verildiği, ibadet ve duaların diğer gecelere göre daha makbul ve hayırlı olduğu bildirilen, Kadir Gecesini bütün rahmetiyle karşılıyoruz.
TÜM AİLEYE SAĞLIK BİLGİLERİ
ESAD COŞAN /Kadın ve Aile Dergisi
Bu konuyu, yakın zamanda, genç denebilecek bir yaşta vefat eden değerli bir kardeşimizin üzüntü ve kederi ile yazıyorum. Allah-u Teala ona ve sair geçmişlerimize, mevtamıza rahmet eylesin! Maalesef vücudunun sıhhat ve sağlamlığına gerektiği kadar ihtimam göstermemiş, tedbir almamış, perhiz yapmamış…
Halbuki yüce dinimize göre bu beden ve vücudumuz bize Allah’ın bir emaneti. Onu iyi kullanmak, bakımına özen göstermek, arıza ve hastalıklarını hemen tedaviye geçmek lazım. Önce, hıfz-ı sıhhat, yani sağlığı korumak, hastalığa yakalanmamaya çalışmak gerekiyor. Bunun için hem evde hem iş yerinde sağlık şartlarının sağlanması çok önemli.
CARLI GELİNLERDEN KENDİNİ SERGİLEME KÜLTÜRÜNE
Fatma TOKSOY / Araştırmacı Yazar
Cahit Zarifoğlu rahmetli şöyle diyor:
“Cihadı bıraktık, dünyaya daldık! Tezeğe konan sinekler gibi! İnsanlar sanki Yaradan yokmuş gibi hüzünsüz ve ağlamasız. Düşünün bakalım televizyon karşısında muhallebi gibi gevşemiş bir Müslümanda, değil cihad etmek acaba kalkıp bir farzı ifa edecek kuvvet ve istek kalmış mıdır?”
Çocukluğum benim Afyonkarahisar’da geçti. Oradaki düğünlerde -o zamanlar tabii şimdi bu kültür de dejenere oldu ya-gelinler gelinliğin üzerine car denilen çarşafımsı bir kıyafetle çıkardı evinden ve evden çıkışında da kapıya iki taraflı kilimler tutulur gelini hiç kimse görmeden arabaya bindirirlerdi. O güzel bezeli süslü gelini sadece helalinin görmesi amaçlanıyordu bu uygulamada. Şimdi her şey zaten ortada. Düğünlerimiz de karıştı, istisnalar hariç artık düğünlerde erkek-kadın bir arada bir sahnede… Gelin de ister açık olsun ister başörtülü artık herkesin gözü önünde süslü püslü. Helalinin göreceği süs ve güzelliklerle artık mahremleri de görmekte… Buna yapılacak bir şeyimiz kalmadı istisnai birkaç uygulamalar dışında. Ancak düğün salonlarında yüz, iki yüz kişinin gördüğü gelini şimdi binlerce kişi görebilmekte…